Sosyal Fobi ve Görülmeyen Korkunun Bedensel Yüzü
Sosyal Fobi Nedir?
Sosyal fobi, diğer adıyla sosyal anksiyete bozukluğu, kişinin sosyal ya da performans gerektiren durumlarda başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten duyduğu yoğun ve kalıcı korku ile tanımlanır. Kişi, küçük düşeceği, eleştirileceği ya da utanacağı düşüncesiyle sosyal ortamlardan uzak durur. Bu korku, yalnızca o anda değil, sosyal bir etkinliğe katılmadan önceki beklenti döneminde bile yoğun kaygı yaratabilir. Bu nedenle sosyal fobi, yalnızca bir “çekingenlik” hali değil; bedensel, duygusal ve bilişsel düzeyde yaşanan karmaşık bir anksiyete bozukluğudur.
Fizyolojik Belirtiler: Zihin Kadar Beden de Kaygılanır
Sosyal fobide yalnızca zihinsel kaygılar değil, bedensel tepkiler de oldukça belirgindir. Bu belirtiler, otonom sinir sisteminin aşırı uyarılmasıyla ortaya çıkar.
En sık görülen fizyolojik belirtiler:
- Kalp çarpıntısı
- Ellerde ve avuç içlerinde terleme
- Yüz kızarması
- Ses titremesi veya kısılması
- Kas gerginliği
- Nefes darlığı
- Mide rahatsızlıkları
- El titremesi
Kişi bu belirtilerin farkına vardıkça, “başkaları bunu fark edecek” düşüncesiyle kaygı daha da artar. Bu döngü, sosyal fobinin en zorlayıcı kısmıdır: bedensel farkındalık kaygıyı artırır, artan kaygı bedensel belirtileri güçlendirir.
Sosyal Zorlanmalara Verilen Emosyonel Tepki
Sosyal fobik bireyler, başkalarının önünde konuşmak, otoriteyle iletişim kurmak, yemek yemek veya yeni biriyle tanışmak gibi durumlarda yoğun fizyolojik aktivasyon gösterebilirler.
Ancak araştırmalar, bu tepkilerin her bireyde aynı şiddette olmadığını ortaya koymuştur. Sosyal fobik bireyler üç alt grupta incelenebilir:
- Düşük fizyolojik tepki verenler: Bedensel olarak çok az belirti gösterirler.
- Yüksek fizyolojik tepki verenler: Kalp çarpıntısı, titreme, kızarma gibi belirtileri yoğun yaşarlar.
- Bedensel tepkisi az ama öznel sıkıntısı yüksek olanlar: Dışarıdan sakin görünseler de içsel olarak yoğun kaygı hissederler.
Bu farklılık, sosyal fobinin hem biyolojik hem psikolojik mekanizmalarla şekillendiğini göstermektedir.
Sosyal Fobi ile Panik Bozukluk Arasındaki Benzerlik
Sosyal fobik bireylerde gözlenen fizyolojik belirtiler, panik bozukluğu yaşayan kişilerdekine oldukça benzer olabilir.
Örneğin:
- Kalp çarpıntısı
- Göğüs sıkışması
- Terleme
- Baş dönmesi
- Nefes darlığı
Ancak fark şudur: Panik atakta kişi bedensel belirtilerden korkar, sosyal fobide ise bu belirtilerin “başkaları tarafından görülmesinden” korkar. Bu nedenle sosyal fobide “içsel duyum farkındalığı” oldukça yüksektir. Kişi dış dünyadan çok, kendi bedeninde olup bitene odaklanır.
Dikkat Odağının İçe Yönelmesi
Sosyal fobide dikkat genellikle kendiliğe (self) yönelmiştir. Kişi, diğer insanların tepkilerini izlemek yerine kendi içsel duyumlarını (örneğin kalp atışı, yüzünün kızarıp kızarmadığı, sesinin titreyip titremediği) kontrol eder. Bu içe yönelmiş dikkat, kaygıyı sürdüren temel mekanizmalardan biridir. Dışsal farkındalığın azalması, kişinin sosyal ortamlarda “şu anda” kalmasını engeller ve öznel sıkıntı hissini artırır.
Yüz Kızarması: Sosyal Fobinin Ayırt Edici Belirtisi
Yüz kızarması (erytrofobi), sosyal fobinin en karakteristik fiziksel bulgularından biridir. Kişi, başkalarının yanında kızaracağını düşündüğünde bile bu durum gerçek hale gelir.
Fizyolojik süreç:
Yüz kızarması, derideki damarların genişlemesi sonucu ortaya çıkar. Fotopletizmografi ile yapılan ölçümler, bu tepkilerin nesnel olarak kaydedilebildiğini göstermektedir.
Ancak dikkat çekici olan şudur:
Bazı kişilerde yüz kızarma korkusu (yani beklenti kaygısı) kızarmadan bile önce ortaya çıkar. Bu durum, korkunun yalnızca fizyolojik değil, bilişsel bir süreç olduğunu da kanıtlar.
Korku Döngüsü: Farkındalık – Kaygı – Fizyolojik Tepki
- Kişi bir sosyal duruma girer.
- “Kızaracağım, titrediğimi fark edecekler” düşüncesi ortaya çıkar.
- Bu düşünce kaygıyı artırır.
- Kaygı artışı, yüz kızarması ve terlemeye yol açar.
- Bedensel tepkiler fark edilince utanç duygusu devreye girer.
- Bu da kaygı döngüsünü besler ve kişi bir sonraki benzer duruma girmekten kaçınır.
Bu döngü bilişsel-davranışçı terapi (BDT) yaklaşımlarında hedef alınır. Kişiye bedensel farkındalığı yeniden düzenleme, düşünce çarpıtmalarını fark etme ve kaçınma davranışlarını azaltma becerileri kazandırılır.
Sosyal Fobinin Alt Tipleri
-
Özgül Sosyal Fobi:
-
Sadece belirli bir durumla sınırlıdır. (Örneğin topluluk önünde konuşma korkusu, yemek yerken izlenme korkusu)
-
-
Yaygın Sosyal Fobi:
-
Birden fazla sosyal durumda kaygı yaşanır (örneğin yeni insanlarla tanışma, grup içinde konuşma, otoriteyle iletişim kurma).
-
Bu form genellikle daha erken yaşta başlar ve tedavi edilmezse kronikleşebilir.
-
Sosyal Fobi Tedavisinde Yaklaşımlar
Sosyal fobi, tedaviye en iyi yanıt veren anksiyete bozukluklarından biridir. Kişinin kaygı döngüsünü fark etmesi ve yeniden yapılandırması, belirgin bir iyileşme sağlar.
1. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
- Korku döngüsünü anlamaya ve düşünce çarpıtmalarını fark etmeye odaklanır.
- Maruz bırakma (exposure) teknikleriyle kişi sosyal durumlara kademeli olarak dahil edilir.
- Bedensel duyum farkındalığı azaltılır, dikkat yeniden dış ortama yönlendirilir.
2. İlaç Tedavisi
- Orta ve şiddetli olgularda SSGİ (Selektif Serotonin Geri Alım İnhibitörleri) ilk basamak ilaçlardır.
- Beta blokerler (örneğin propranolol), topluluk önünde konuşma gibi performans anksiyetesi durumlarında faydalıdır.
3. Psikoeğitim ve Farkındalık Çalışmaları
- Hastaya sosyal kaygının fizyolojik mekanizmaları açıklanır.
- Korkunun “mantıksız” değil, “öğrenilmiş ve değiştirilebilir” olduğu vurgulanır.
Sosyal Fobi Aşılabilir
Sosyal fobi, kişinin yaşam kalitesini sessizce ama derin biçimde etkileyen bir rahatsızlıktır. Ancak erken tanı, doğru terapi ve düzenli takip ile kaygı döngüsü kırılabilir. Tedaviyle kişi, sosyal ortamlarda kendini ifade etme özgürlüğünü yeniden kazanabilir. Kadıköy Suadiye Psikiyatri Kliniği’nde, Uzm. Dr. Turan Çetin tarafından sosyal fobinin fizyolojik ve psikolojik yönleri birlikte ele alınmakta; bireyselleştirilmiş terapi planlarıyla kalıcı iyileşme hedeflenmektedir.